Sunday, December 22, 2024 - 04:20 am CET
Email Email | Print Print | rss RSS | comments icon Comment |   font decrease font increase

   


Email Email | Print Print

Tue, Aug 03, 2010 | Intelligence and Terrorism Information Center

Turkish opposition newspaper quotes a Turkish jurist specializing in international law who strongly criticized the conduct of the organizers of the Mavi Marmara. He claimed Israel contradicted international law, but the conduct of the Turkish organizers also violated it, giving Israel full legitimization for the forceful takeover of the ship

Overview

1. Articles recently appeared in the Turkish press (primarily the opposition newspapers) critical of the MV Mavi Marmara flotilla and its outcome. Some raised the question of whether the flotilla’s organizers acted within the bounds of international naval law.

2. On June 6, 2010, an article written by Deniz Som appeared in the Turkish opposition paper Ilk Kurşun[1] about the legal aspects of the violent confrontation aboard the Mavi Marmara. It quoted remarks made by Reşat Volkan Günel, a research fellow in the faculty of international law at Turkey’s Marmara University. He said that Israel’s conduct aboard the ship contradicted international law, however, the conduct of the Mavi Marmara was also considered a violation of international law, giving Israel legitimacy to take control of the ship by force. He added that the events of the flotilla created “chaos in the Middle East.” The Ilk Kurşun is the organ of the secular Republican People’s Party (CHP), which opposes the ruling Justice and Development Party (AKP) headed by Turkish Prime Minister Recep Tayyip Erdogan.

3. An article in the Turkish Akşam by Čiğdem Toker quoted former minister of justice and expert in international law Hikmet Sami Türk, who said that the Mavi Marmara should have taken upon itself to procure the proper documents authorizing it to sail in international waters. It did not, however, because the Turkish government, citing the large number of passengers, would not provide the ship with the necessary papers. Thus, he said, the organizers of the flotilla appealed to the Comoro Islands (off the east coast of Africa), whose policy of providing documents of authorization is more liberal and where any document of authorization can be had for the right price (Mavi Marmara’nın güvenlik sertifikasını kim verdi, June 4, 2010).

4. The public criticism heard in Turkey of the flotilla’s organizers, whose claims are similar to those of Israel, is significant in view of the appointment by the UN Secretary General and the UN Human Rights Council of an international panel to investigate Israel’s takeover of the ship. On July 23 the Human Rights Council announced it would “dispatch an independent, international fact-finding mission to investigate violations of international law, including international humanitarian and human rights law, resulting from the Israeli attacks on the flotilla of ships carrying humanitarian assistance.” The mission will be headed by Desmond de Silva from Britain, who served as the UN’s chief prosecutor in Sierra Leone, and will include Judge Karl T. Hudson-Phillips, a lawyer, and Mary Shanthi Dairiam from Malaysia.[2]

The Main Points of the Article in Ilk Kurşun

5. The main points of the article were the following:

A. According to the UN charter regarding naval law, three types of ships are distinguished: warships, ships in the service of a country and merchant vessels. The Mavi Marmara does not belong to any of the categories, and is defined as a “humanitarian assistance vessel.” [The question is,] [W]ho defined it as such? Even the UN peace-keeping force working to procure such an authorization has not yet managed to create such a category.

B. According to international naval law, a ship is suspected of not sailing under a national flag, it is legitimate to board [forces] on such a ship, even in time of peace. If a ship flies two or more flags and exploits them for its own interests because it does not belong to a specific nationality, it will be considered a vessel without nationality. The Mavi Marmara was flying the Comoros flag, but [de facto] it was sailing under the Turkish flag. “Under international law, the situation created full legitimization for Israel to board it by force.”

C. “Justly or unjustly,” the Gaza Strip region is a war zone under Israeli control. A ship sailing into a war zone and openly stating that is its destination exposes itself, according to the international laws of combat, to the legitimate intervention of the [other] side in the war to board the ship even if it is in international waters.

D. Turkey has no authority over a ship flying the flag of the Comoro islands. Turkey can claim that its citizens were harmed during the action and bring those responsible to trial in Turkey and judge them according to Turkish criminal law. However, as long as those responsible for the Israeli soldiers do not set foot in Turkey, they can be neither tried nor punished. On the other hand, according to international law, the actions of foreign countries motivated by preserving control of their territory cannot be tried in the court of a foreign country. Should it be possible to appeal to an international court, such an option is valid only if both sides agree to it, since a complaint cannot be one-sided.

E. According to the international laws of combat, there is no absolute prohibition against the killing of civilians.[3]

F. The Hamas movement has been designated as a terrorist organization in international documents of which Turkey is a signatory.

6. The article in Ilk Kurşun ends with strong criticism of the Turkish prime minister: “We hope that the arrogant Sultan Fatih (Mehmet the Second, an Ottoman sultan venerated by the Turks, who conquered Constantinople from the Byzantines in 1453), Recep [Tayyip Erdogan], will be directly updated by genuine events occurring in the world and will not drag us into the morass of the Middle East.”


Appendix: The Original Turkish Article

Kaos

6 Haziran 2010 | Ilk Kurşun | By Deniz Som

MARMARA Üniversitesi Hukuk Fakültesi Uluslararası Hukuk Anabilim Dalı öğretim elemanı Reşat Volkan Günel Mavi Marmara gemisinin Ortadoğu’da yarattığı kaosu değerlendiriyor:

1) Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre genel olarak üç tip gemi vardır; savaş gemisi, kamu hizmetine tahsis edilmiş devlet gemisi; ticari gemi. Mavi Marmara gemisi hiçbir tipe girmemektedir. İnsani yardım gemisi deniliyor. Bu hakkı ona kim vermiştir? BM Barış Gücü bile yardım sevklerinde devletlerden yetki almak için boşuna mı uğraşmaktadır?

2) Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre geminin tabiiyetsiz olduğundan şüpheleniliyorsa barış zamanında dahi gemiye ziyaret hakkı doğar ve iki veya daha fazla devletin bayrağı altında seyreden ve bunları işine geldiği gibi kullanan bir gemi, bu tabiiyetlerden hiçbirini diğer devletlere karşı ileri süremez ve tabiiyetsiz bir gemi gibi işlem görür. Mavi Marmara Komor bandıralı ama Türk bayrağı çekmiş bir gemidir. Bu hileli durum İsrail’in gemiye çıkması için haklı bir sebep yaratır.

3) Haklı veya haksız, Gazze bölgesi fiilen İsrail devletinin kontrolünde bir savaş bölgesidir. Savaş bölgesine yönelen ve açıkça rotasını buraya kıran bir gemiye uluslararası sular da olsa, savaş hukukuna göre savaşan taraflar müdahalede bulunabilir.

4) Komor İslam Cumhuriyeti bayraklı Mavi Marmara üzerinde Türkiye’nin yetkisi yoktur. Türkiye, olaylarda vatandaşına karşı suç işlendiği iddiası ile Türk Ceza Kanunu’na göre sorumluların şahsı hakkında Türk mahkemelerinde yargılamaya gidebilir. Ancak sorumlu İsrail askerleri Türkiye’ye gelmediği sürece böylesi bir ceza yargılaması somut bir sonuç ifade etmez. Diğer yandan, devletler hukukuna göre devletlerin egemenlik amacı ile yaptığı fiillerden ötürü hiçbir devlet yabancı bir mahkemede yargılanamaz. Uluslararası Adalet Divanı’na gitmek ise her iki tarafın rızası ile kullanılabilecek bir seçenektir, şikâyet mercii değildir.

5) Savaş hukukunda sivilleri öldürmek kesinlikle yasaktır diye bir hüküm yoktur.

6) Hamas, Türkiye’nin da altına imza koyduğu uluslararası belgelere göre bir terör örgütüdür.

Dalkavukları Fatih Sultan Recep’i umarız dünya gerçekleri konusunda dürüstçe bilgilendirir de Türkiye Ortadoğu bataklığına sürüklenmez!

Vatanı savunmak suç olmuşsa eğer…

ERGENEKON dalgasında avukatlara karşı düzenlenen son gözaltı ve gözdağı operasyonu sayesinde Silivri ve Hasdal toplama kamplarındaki “sanıklar”ın suçlarının ne olduğunun iyice anlaşıldığı söylüyor Hilmi Kayıhan.

“Ortak suçları ülkemizi savunmak, ülkemize saldırmak değil. Suçları, Türkiye’nin birliğini ve bütünlüğünü, hukukun üstünlüğünü ve Atatürk’ü ve Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyeti savunmak; milletin egemenliğini, ülkenin bağımsızlığını, namusumuzu ve bayrağımızı savunmak. Kalemini ve silahını Büyük Ortadoğu Projesi’nin emrine vererek ülkesinin parçalanmasına yardım ve yataklık etmek değil suçları, vatanını ölümüne savunmak. Atatürk’ü savunmak suç, saldırmak değil; teröriste karşı ülkesini savunmak suç, ülkeye saldırmak değil.

Sözün özü; toplama kamplarındakilerin suçu vatanı savunmak! Ulusalcılığın suç kapsamına alındığı yerde vatanı savunmak tabii ki suç olacaktır. Vatanı savunmak suç olmuşsa vatana saldıranlar iktidar olmuş demek midir? Askeri darbelerde bile bu denli zorbalık ve hukuk rezaleti görmedik. Söylemedi demeyin, en iyi savunmanın saldırı olduğunu gösteren işaretler fazlasıyla kendini göstermeye başladı!”

Führer

Faruk Yıldız: “Führerlik yolunda bir adım daha: Yurtta savaş, dünyada savaş!”

Dilsiz

Mustafa Pınar: “Gazze için esip gürleyen Recep, KKTC’ye ambargoyu neden bir gün bile dillendirmez!”

Simit

Gülfatma Carlık: “Recep, ‘Yok öyle 25 kuruşa simit’ demiş. Yok, tabii; Recep zam yaptı!”

Yevmiyeci

Zekai Buluç: “Sürekli ağlayan serbülent, Osmanlı’da zengin cenazesinde ağlaması için parayla tutulan yevmiyecilere benziyor!”

Google’a da sansür geldi:

Arap Birliği kriteridir!

Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”


Notes:

[1] ilk-kursun.com.

[2] domino.un.org.

[3] Since the sentence was written in the context of the affair of the Mavi Marmara, apparently its intention is that according to international law there is no prohibition against killing civilians in self defense when forces are in danger.


2 Comments to “Turkish Jurist Specializing in International Law Strongly Criticized Conduct of the Organizers of the Mavi Marmara Flotilla”

  1. Turkish Jurist Specializing in International Law Strongly Criticized Conduct of Organizers of the Mavi Marmara Flotilla http://j.mp/aMoBsE

  2. avatar Elisabeth says:

    RT @CrethiPlethi: Turkish Jurist Specializing in International Law Strongly Criticized Conduct of Organizers of the Mavi Marmara Flotilla http://j.mp/aMoBsE


avatar

Quotes and Sayings

About the Region, Islam and cultural totalitarianism...

    Muslim brothers be damned; they’re our greatest enemies. You know yourself that I’m a Muslim, even a fanatical Muslim. But that does nothing to alter my opinion of the Arabs.

    — Muhammad Reza Pahlavi, Asadollah Alam (1991), The Shah and I: The Confidential Diary of Iran’s Royal Court, 1968-77, page 330

Weather Forecast

Middle East region weather forecast...

CRETHIPLETHI.COM - ONLINE MAGAZINE COVERING the MIDDLE EAST, ISRAEL, the ARAB WORLD, SOUTHWEST ASIA and the ISLAMIC MAGHREB - since 2009